Kaldığımız yerden...



Yine karışık, yine karanlık, yine cevapsız onca geçen zaman... Sevmem ben din ve siyaset konuşmayı... İnanç ve görüşler tartışmaya açık bir konu değil, sadece bir yaşam şeklidir bende. Tercih sebebidir... Saygı duyar, dinlerim. Fikrim sorulursa da karşımdaki adama göredir tutumum.

Ben okurum, ben sorarım, kendi kafamdaki soruların cevaplarını kendim bulmaya çalışırım. Etki ve tepkilere kapılmadan...

Dinlerim ve susarım...

Cevap vermek gerekse bile bazen susmak en güzel cevaptır benim için. Sabırlı olmak lazım. Ne demiş Mevlana;

“Sabır öyle bir iptir ki;
Sen kopacak sanırsın, o gittikçe güçlenir.
Sen bitecek sanırsın, o gittikçe çoğalır...”

Karşı durduğum anlam yükleyemediğim konular olduğunda ise;
Sen bak yoluna kardeşim derim. Hacı Bektaş-i Veli’nin sözleri bu kez de yerini bulur.

Sevgi varken nefret niye,
Barış varken savaş niye,
Kardeşlik varken didişmek niye,
Dostluk varken düşmanlık niye,
Hoşgörü varken bağnazlık niye,
Özgürlük varken tutsaklık niye,
Adalet varken, haksızlık niye?

İşte niyelerin içinde boğuşup duruyor insanoğlu...

Ama benim;

'Mutluluğum belki de şundan ileri geliyor; bende olanlara seviniyor ve şükrediyorum, olmayanların üzerine de düşmüyorum.'

Tolstoy’un dediği gibi...


Kalın sağlıcakla;


CONVERSATION

0 yorum:

Yorum Gönder

YUKARI
ÇIK