Bahar Temizliği -2-

Geçen hafta ki yazımı okuyanlarınız hatırlayacaklardır; ofisçe ne işlere kalkıştığımızı... Neyse yerleşik düzene geçtik. Kimse kimseyi ezmiyor, kimse kimsenin üstünden atlamıyor, oyumu buyumu gördünüz mü çığlıkları duymuyoruz artık.
Öncelikle, Ali Güler’e, Murat Gülbin’e, Ece Köksal Uyanıklar’a yardımları için ve bana katlandıkları için çok teşekkür ederim. Katlandıkları derken yanlış anlamayın. Sadece ben, olsun hemen olsun türünden bir yapıya sahibim. Karar verildiyse uygulansın, bitsin. Zaman bunun için çalışsın derim... Ali, sağ olsun duvar kâğıtlarını seçti ve sıra ustaya geldi! Ne olmasın? Adam dolu! Tabiki hemen B planına geçildi ve Ece arandı. Ece’nin tavsiyesiyle duvar kağıdı ustamız Yılmaz Usta ve şeker eşi bir haftalık hayatımızın parçası oldular. Benim hesaplarıma göre 2 gün sürecek olan çalışma tam tamına bir hafta sürdü. Neden mi? Yılmaz ustanın işine aşık biri olmasından ve en ince detaylara takılmasından. Ofis her gün bahçeye çıktı, her akşam tekrar içeri taşındı. Velev ki yağmur yağmadı. Ali’nin gerçekten iyi bir renkolog olduğuna bir kez daha inandım. Şimdi kızacak bana ama “Kızma Ali severim seni bilirsin!”. Perde renkleri konusunda ki seçimi de Ali’ye bırakarak ofisin temizlikçi Ayşe Hanımı formatına büründüm ben. Murat Gülbin işini çok iyi takip eden bir arkadaşım. Bize ustalarından biri ‘Ekrem’i tahsis etti. Ederken de şu cümleyi kurdu “Kızlar ama şöyle bir durum var; Ekrem usta Sidney saatine göre yaşar” o an güldüm, anlamadım çünkü ne demek istediğini... Meğerse gündüz uyur, gece montaj ekibinde çalışırmış. Dünya şekeri Ekrem bir hafta boyunca ekrem, erhan, ersin her şey oldu benim için... Ben ne dersem de herkes o isimle çağırdı kendisini. Ekrem’in de sesi hiç çıkmadı. İşini layıkıyla tamamladı ama her seferinde uyarmama rağmen biz gece vardiyası gibi gece çalıştık. İşte böylelikle Sidney saati açıklığa kavuşmuş oldu J.
Sevgili Ali bu arada sürekli gelir gider o oldu mu, bu oldu mu sorar? Meğerse Özleyiş’le beraber boya organizasyonu yapılmış. Ben hani boya yoktu neden duvar kağıdı dememe kalmadan. Ağzıma ot tıkadılar. Tavanlarrrrr..? Peki dedim, sonra kapılarrrrrr, sonra dolaplarrrrrrr... Gürcan ustada sağ olsun bir fırça atar sonra 15.dak. kayıplara karışır... Usulca takip ederim, bir bakarım ki adam bildiğin bira içiyor. Neden mi? Sıkı durun; Bu tip işlerde çalışanlar hep yoğurt yerlermiş ya, bizim usta da yoğurt sevmiyor içinde maya var diye bira içiyormuş. Anlatsa kimse inanmazmış. Tabi bende yedimmmmm J.
Neyse şu bir haftalık maceralarımı yazsam bir hikaye kitabı olur düşüncesindeyim. Kısa keserek huzurlarınızda emeği geçen herkese, ekip arkadaşlarıma, Ali Güler’e, Murat Gülbin’e teşekkürü borç bilirim.
Kalın sağlıcakla;

CONVERSATION

0 yorum:

Yorum Gönder

YUKARI
ÇIK