Bu sefer sizlere teşekkür ederek başlamak istiyorum bu hafta ki yazıma...
7 Ocak 2009 Weekly’nin yayına başlama ve ilk okuyucusu ile buluşma tarihiydi. Dile kolay aradan tam üç yıl geçmiş, oysa bana her şey dün gibi geliyor... Anneler derler ya; “Nasılda büyüdün fark edemedim?” Oysa ki her evresini çok iyi bilir çocuğunun bir anne. Onunla ağlar, onunla yatar, onunla üzülür, onunla mutlu olur. Yani anne olduktan sonra her şey o eksende döner durur. Anne hep dua eder çocuğu için; Allah iyi insanlarla karşılaştırsın, ayağına taş dokunmasın ve Allah utandırmasın diye...
O günden bugüne bizim çocuğumuzda bizi utandırmadı. Hep verdiği sözleri yerine getirdi. Olması gereken her yerde oldu, kırmadı, gücendirmedi kimseye kendini. Arada bir laf işitse de, dedikodulara maruz kalsa da, susmak lazım ben yaptığım işle konuşulmalıyım dedi. Tavrını koydu ve korudu...
Şimdi huzurlarınızda her hafta Weekly’yi sizler için hazırlayan atom karınca ekibimize yani ailemize, bugüne kadar katkısı ve emeği geçmiş olan herkese, Mesut Mestan ve ekibine, Seç Kurye’ye, dostlarımıza, okuyucularımıza teşekkürü borç biliyoruz. Daha nice başarı dolu yıllar diliyoruz “Weekly”e... Doğum günün kutlu ve mutlu olsun!
Her hafta ne yazacağım diye düşünürken hep güzel şeylerden bahsetmek istiyorum size ama izin vermiyor bana bu gidişat. 7 Ocak Hıncal Uluç’un yazısı... Başlık “Korkunç Skandal”, okumadıysanız mutlaka okuyun. Kendinizi biraz değil, epeyce kötü hissedeceksiniz ama nafile... Ne yapabiliyoruz ki..?
Hıncal Uluç (7-Ocak-2012 Sabah Gazetesindeki yazısından alıntı )
Yahu adam, ırzına geçtiği çocuğu devletin hastanesine getiriyor. Suç orada tespit ediliyor... Ama, çocuğun ve karnındaki bebeğin yaşamı tehlikede iken, o Devlet Hastanesi "İmam nikahlı karım" diyen adama, çocuğu sessiz sedasız teslim ediyor…
Demokrasi… Liberalizm… Askeri vesayetin sona ermesi...
Cart kaba kağıt…
Çocukların ırzına geçilmesinin serbest olduğu ülke, faşist olsa ne olur, komünist olsa ne yazar?
11 yaşında bir çocuğun hayatının kayması kimsenin umurunda değil…
İçişleri Bakanı yerinde duruyor. Adalet Bakanı yerinde duruyor. Sağlık Bakanı yerinde duruyor. Aile Bakanı yerinde duruyor.
O korkunç töre ve ona izin veren "İmam nikahı" adlı komedi yerinde duruyor. Sonra Avrupa Birliği bizi niye istemiyor?
O hayatı kayan çocuğun hesabını verecek bir tek siyasal otorite, bir tek bürokrat yok mu?
Demokrasi… Liberalizm… Askeri vesayetin sona ermesi...
Cart kaba kağıt…
Çocukların ırzına geçilmesinin serbest olduğu ülke, faşist olsa ne olur, komünist olsa ne yazar?
11 yaşında bir çocuğun hayatının kayması kimsenin umurunda değil…
İçişleri Bakanı yerinde duruyor. Adalet Bakanı yerinde duruyor. Sağlık Bakanı yerinde duruyor. Aile Bakanı yerinde duruyor.
O korkunç töre ve ona izin veren "İmam nikahı" adlı komedi yerinde duruyor. Sonra Avrupa Birliği bizi niye istemiyor?
O hayatı kayan çocuğun hesabını verecek bir tek siyasal otorite, bir tek bürokrat yok mu?
Böyle gelmiş, böyle mi gidecek, Sayın Başbakanım?
Böyle gelmiş, böyle mi gidecek?
Böyle gelmiş, böyle mi gidecek?
Yüreğine ve kalemine sağlık Sayın Hıncal Uluç...
0 yorum:
Yorum Gönder