Günler güzel bir şekilde akıp gidiyor. Umarım hepinizin de öyledir. Bir tek beni rahatsız eden şey ofisimizin olduğu binanın bakıma alınmış olması ve durmak bilmeye matkap sesleri. Geçer geçer bu da geçer diyorum. Alıyorum bilgisayarımı kaçıyorum.
Nereye mi? Ruhumun derinliklerine...
Sevdiğim insanlarla beraber olmak ya da huzur bulduğum yerlerde sevdiğim insanları düşünmek beni hayata bağlıyor. Bir çicekten, bir böcekten bir köpekten güzel bir yemekten ötesi duygular yaşıyorum.
Maddesel anlamda boşvermişliğim hep söz konusudur. Ne yaparsam yapayım kimseye külfet olmayayım ve herkes mutlu olsun ben mutlu olayım. Bu yazıyı yine matkap seslerinden kaçtığım bir günde deniz kenarında huzuru ararken yazıyorum. Yanımda bana eşlik eden Ece’m. Benim işime karşı motivasyonu sağlayan insan. Hayatın gerçeği demek doğru onun için. Hep bu koşullarda çalışmak var der durur. Olsun işte öyle bir gün bizim için. Güzel bir günden yazıyorum size bunları. Fonda eski Türk filmleri müzikleri, farklı bir ambiyans.
Mutlaka hayatta sizi mutlu eden anlar vardır. Lütfen kendinize bir güzellik yapıp kendinize değer verin ve o günü istediğiniz gibi yaşayın. Ruhunuz ve siz başbaşa kalmayı denediniz mi? Hayat anlardan ibaret.
Hayatta benim için maddi hiçbirşeyin değeri yok. Para ile satın alabileceğimiz her şey o kadar çok ki. Evet hayatta her şeyin bedeli mutlaka var benim için; öncelikle emeğin.
Son kez;
Annem der ki kızım o kadar çalışıyorsun neden bir şey almıyorsun, neden birikim yapmıyorsun?
Bana ait olan her şey burada kalacak, para ile satın aldığım her şey. Bu yüzden hiçbirine gerek yok, ben allahıma şükür yaşıyorum. Daha ne kadar Allah bilir. Ama göç ederken ruhum büyük mirasla ayrılacak, bunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Ruh değil mi zaten bizi biz yapan. O'nun dış elbisesi ne kadar az hafif olursa ruhumuzda bir o kadar rahat olmaz mı
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş, eline yüreğine sağlık...