Tülin Türkün ve Fulya Ulusoy

Tülin Türkün ve Fulya Ulusoy
Esinlenilmiş sofralar güzel davetler için…
Aslında bu bir yaşam tarzı…
“Yaşamak çok güzel bir tat ve hayattan keyif aldığınızda yaşadığınızı hissedersiniz.” T.Türkün
Bu ay hepimizin çok yakından tanıdığı Tülin Türkün hanımefendi konuğum. Highlife dergisinde yazı yazmaya ve özel çekimler organize etmeye başladığım günden beri beni hiç yalnız bırakmayan ve desteğini esirgemeyen Tülin Hanım ile bu ay sofra sanatı ve kültürü üzerine bir sohbet yaptık. Bu sohbeti gerçekleştirirken İstanbul’dan da bir konuğumuz vardı kendisi Villory&Boch AG – Sofra ürünleri pazarlama ve satış yönetici Fulya Ulusoy idi. Tülin Türkün’ ün Korupark’ da ki mağazasından içeri girdiğinizde çok özenle seçilmiş ürünlerinin stantlarının yanı sıra en güzel sofralar size göz kırpar edayla kendilerine bakmadan geçmenize izin vermez. Tam anlamıyla size görsel bir şölen havasını yaşatırlar.
Bu sohbet öyle güzel geçti ki ben inanılmaz keyif aldım. Zaten misafirlerimize özenle hazırlamış olduğumuz sofraların ardından yapılan samimi sohbetlerden aldığımız hazzı günlük yaşantımızda da belki sadece kendimize, belki ailemize sıradan bir günü bile özel kılabilmemiz mümkün değimlidir sizce? Sizde bu söyleşiyi okuduktan sonra inanıyorum ki en değerli misafirin bu hayatta kendiniz olduğunuzu anlarsınız. Tülin Hanımında belirttiği gibi “Yaşamak çok güzel bir tat ve hayattan keyif aldığınızda yaşadığınızı hissedersiniz.”  

Tüm annelerin anneler gününü en içten dileklerimle kutluyorum.
Neslihan Bükümcü

Tülin Hanımın deyimiyle “ Yaptığınız işe kendinizi veriyor ve yoğunlaşıyorsanız bu size çok güzel bir şekilde dönüyor bunu biliyorum.” Decocenter olarak çok yol kat ettik. Yaptığımız ürünün kalitesini ve getirdiğimiz ürünün yan yana olan ürün mixsini iyi değerlendirdiğimizi düşünüyorum. Geniş bir mekâna sahip olmaktan çok mutluyum. Bir önceki mağazamda yapamadığım ama burada yaptığım tüm dünya markalarını bir araya toplamak ki bu benim için önem taşıyan parçalardan biriydi. Ben bir masayı sergiliyorsam masaya ait tüm değerlerde bu mağazada olmalı bardak, çatal bıçak takımları gibi, şamdan ve mum gibi ve en önemli en değerlisi porselen gibi. Bu mağazada tüm dünya markalarını toplamayı hedefledim ve topladığıma da inanıyorum. Bir tanesi önemli bir marka Villeroy&Boch ve bunun yanında diğerleri geliyor.

Konumuz sofra kültürü ve sofra sanatı olunca söze porselen den başlamak gerek…
T.Türkün: Şimdi anlatırken bana ne güzel anlatıyorsunuz diyeceksiniz. Porseleni seviyorum. Onu sunmakta benim için bir sanat gelen misafirime verdiğim değerden olsa gerek en hoş şeyi göstermek istiyorum.
F.Ulusoy: Bir de şu var, hadi alalım porselen takımları en güzelleri dolap da dursun onları kullanmayalım senede bir iki kez çıkaralım insan yüzü görsünler sonra paketleyip tekrar dolaplara koyalım. İşte bu kültürden uzaklaşmamız lazım. Bu tarz insanlara şunu söylemek istiyorum. Salonlarını, hayatlarını açsınlar dolaplarını da açsınlar annelerinin anneannelerinin örtülerini de sersinler, çeyizlerinde gelen takımları da kullansınlar ama kullansınlar. Çünkü porselen bunun için vardır. Kullandıkça güzelleşir. Ben öyle hissediyorum. Villeroy&Boch porselenleri 260 yıldır piyasada ve bazı desenler var ki aralarında 210 senedir üretiliyor. Bu demek oluyor ki anneannesinin annesi de bu porseleni almış kullanmış ve hala kullanmaya devam ediyor. Öyle insanlar var ki gelip takım tamamlaya çalışıyor bizde bunu yaşatmak istiyoruz. Tek başınıza bile olsanız güzel bir masa kurmak, bir mum yakmak, bir çiçek koymak güzel bir keten peçeteyle sofraya oturmak çok daha başka bir şeydir. Televizyonun karşısına geçip yemek yemektense böyle bir saygıyı önce kendimize göstermeliyiz diye düşünüyorum. Evimizde hiçbir zaman kâğıt peçete kullanmayalım. Hiçbir zaman hiç kimse benim evimde elini kâğıt peçete ile silmemiştir. Ben buna inanıyorum kâğıt peçete koyduğunuz zaman o masanızın, o porseleninizin değeri aniden yok oluyormuş gibi geliyor.
T.Türkün: Kesinlikle katılıyorum Fulya Hanıma. Porseleninizin yanına koyacağınız ve rengin tamamlayıcı olması gereken dudağınıza süreceğiniz bir pamuk peçete muhakkak sofranızda yer almalıdır. Kâğıt peçeteler her ne kadar hayatımızı kolaylaştırsa da görseli ve dokusu hiçbir zaman pamuk peçetenin yerini tutamaz. Ben her zaman söylüyorum kahvaltıda, öğle yemeğinde ve akşam yemeğinde pamuk peçete kullanın diye.“Yaşamak çok güzel bir tat ve hayattan keyif aldığınızda yaşadığınızı hissedersiniz.”   Ben her pazar uyandığımda acaba hangi conceptle kahvaltıya ineceğim diye merak ederim. Aslında ben çok şanslıyım küçük kızım ve aslı da çok meraklıdır bu tür sofralar düzenlemeye kuş temaları, papatya temaları… Düşünsenize aslında yediğiniz şey aynı şey domatesiniz, peyniriniz, zeytininiz… Burada demek istediğim o sofrada geçirmiş olduğunuz bir saatlik tat dünyada bütün tatlara bedel.
Concept sofra düzenlemek için de çok yoğun takımlar almanıza ve çok masraflar yapmanızda gerekmiyor. Sofranızda bir bardağın içine bile koyduğunuz bir çiçek bir anda sofranızın değerini arttırabilir. Aslında her zaman söylüyorum bu kendimiz verdiğimiz değerdir. Bir akşam yemeğinde bile soframıza koyacağımız bir mum hafif bir ışıkta etrafta bir loşluk birde bunun içine arkadaşlar girdimi eş dost girdimi bence o sofranın tadı hiçbir yerde yoktur. Çok küçük detaylarla sofralarımızı çok şık hale getirebiliriz.

Ben davet organizasyonlarımda elimden geldiğince önceden hazırlanmayı isterim ki misafirlerim gelmeden önce rahatlayıp biraz kendime zaman ayırabileyim. Tabi birde zil çaldı mı hazırlanması gereken şeyler var diye belirtiyor Tülin Hanım.
Masa düzeni masayı zenginleştirmeli yemeklerle hiçbir zaman yarışmamalıdır. Bir tema belirlerken renkler, çiçekler, meyvelerden esinlenilebilir ya da yemeği süsleyen porselen, cam veya kristalden yola çıkılmalıdır. Masayı yaparken bütün tabak ve tabak takımlarınızı bir arada kullanmayın. Elegan ve çıtır çıtır bir masanın çok dolu olmasına gerek yok. Çok az ve özenli seçilmiş parçalarla da çok hoş masalar hazırlayabilirsiniz.
Masa düzeni okasyonla uyuşmalıdır. Bir masayı giydirmek aynı kendimizi giydirmektir. Her nasıl biz alışverişe çıktığımızda akşam özel bir yere gittiğimiz kıyafetle gitmiyorsak masayı hazırlamakta böyle bir şey. Bu yüzden planlarken gelen insana, okasyona ya da yapılacak yemekten de yola çıkabiliriz.
Genelde davet renk ya da temayla uyuşmalı. Bahara merhaba, öğle yemeği partisi, taze ve ferah olmalı. Baharın renkleri uçuk pembe ve yeşillerin kullanıldığı bir yemek olabilir. Ya da bir doğum günü partisi iklimine göre hazırlanabilir. Yazın hazırlanan bir masada doğadan koparılmış çiçekler, sonbaharda doğanın amber ve kahve tonları, kış kutlamaları yeşil ve karı anımsatan beyaz ve kristal, kırmızı ve altınla da zenginleştirilebilir.
Esas masadaki uyum baştan aşağıya bir harmonide olmalı. Şamdanın üstündeki mumdan, çiçeklere, peçetelerden, peçeteliklere ya da masa üstüne… İşte bunları paylaşmak ve göstermek istiyorum aslında herkes böyle yapmalı.
 
Bu bir yaşam kültürü… Bunu çocuklarınız la da paylaşmalısınız.
T.Türkün: Beklide yeni jenerasyonu tasarımsal olarak da değişmesi gerekiyor. Türk toplumunun eksikliklerinden bir tanesi de bu diye düşünüyorum. Şimdi bakıyorum da ilkokul çağındaki çocukları hep bir projeye yönlendiriyorlar hep bir hazırlık içerisindeler inanıyorum ki bu tip çalışmalar hakikaten çocuklarımızın tasarımsal boyut da gelişmesini sağlayan projeler. Evet, yeni jenerasyonun bunları aşması gerekiyor. Şu an benim kafamda en değerli kişiler çocuklarım. Bu kültürü çocuklarımızla paylaşmalıyız. Ben hazırladığım her sofrada bakın çocuklar sizin için hazırladım diyorum. Misafir olduğu zamanda bu geçerli yine çocuklarımla paylaşıyorum. Çünkü onlarda ailemizin bir bireyi oldukları için o özeni gösteriyor ve çok saygı duyuyorum. Onlara her hazırladığım sofrada yer ayırıyorum.
F.Ulusoy: Eskiden çocuklar ayrı masalarda yemek yerlerdi. Büyüklerin yerleri ayrıydı. Şimdi masada çocuklarımızda özel yer veriyoruz onları da hayata entegre ediyoruz. Onlara layık oldukları yeri veriyoruz. Onlarda nasıl davranacaklarını öğreniyorlar en erken yaşta. Gerçi benim çocuğum yok ama etraftan görüyorum ve çok mutlu oluyorum.
T.Türkün: Bu olanakları sağladığımız sürece, gösterdiğimiz sürece çocuklarımızda öğrenecek ve uygulayacak. Biz bu kültürü çocuklarımıza ne kadar erken öğretirsek o da ileride çocukları ile aynı şekilde bir paylaşım içerisinde olacak diye düşünüyorum.

Mağazanızda bu kadar ürün yelpazesine nazaran teşhire ve sunuma çok önem verdiğinizi biliyoruz.
Bir kere yaptığım işi çok seviyorum ve bunu kendime bir yol olarak gördüm. Cumartesi ve Pazar belki satışa dönmese bile görmeleri benim için kâfi. Benim bunu göstermem gerekiyor bu sebeple çok sık yerlerini değiştiriyorum, renklerini değiştiriyorum. Her hafta veya on beş günde bir müşterilerimiz gelsin baksın bunu bende uygulayabilirim desin düşünsün hatta evindeki eşyalardan faydalansın. Yaptığınız her şeyin tabiî ki satışa dönmesini istersiniz ama kullanımı göstermek, sunmak bunu hissettirmek de ayrı bir duygu.

Bursa’ya güzel bir hizmet veriyorsunuz.
Bana hep sordular niye Bursa neden İstanbul değil…Hayır, ilk önce ben bunu evimde yapacağım dedim. Ben Bursalıyım ve bu hizmeti önce kendi şehrime vermeliyim diye düşünüyorum. İstanbul tabiî ki değerlendireceğim ama önce Bursa. Eksikliğini gördüğüm bir ürün listesi vardı şimdi onu tamamlamaya çalışıyorum. Müşterilerimiz mağazadan içeriye girdikleri zaman ihtiyaçları olan tüm ürünlerin markalarını görebilsinler, fiyat değerlendirmesi yapsınlar, ürün ve çeşit değerlendirmesi yapsınlar diye böyle concept bir mağaza oluşturmaya çalıştım.

Başarı nerede gizli…
Bir tarafta profesyonellik ama o içinizdeki amatör ruhu da kaybetmemek gerek diye düşünüyor ve bunu iş arkadaşlarımla sürekli paylaşıyorum. Daha öncede belirttiğim gibi bu bir ruh, kendinizi işinize ne kadar verdiğiniz ve yoğunlaştığınız ile ilgili bir durum. Ben güne başlarken bu enerjimle bu mağazayı, tüm arkadaşları toplayarak bunu her seferinde söylemeye çalışıyorum. Ben bu mağazayı her ürünüyle her türlü herkesin hoşuna gitmesi için elimden geleni yapıyorum. İş arkadaşlarıma da bu bana bu konuda destek olmaları için sürekli uyarıyorum. Hiç bir şey bu mağazada alelade bir şekilde durmasın istiyorum. Gezen kişi her zaman şunu düşünmeli ne güzel yerleşmiş bende bunu alıp evimde bu şekilde değerlendireyim diye düşünmesi beni mutlu ettiği gibi çalışanlarımı da mutlu eder ama her şeyin satışa dönüşmesini bekleyemezsiniz bu ikinci basamaktır önce beğenmeli ya da beğendirmeli sonrasında satış gerçekleşebilir.

F.Ulusoy: Aslında bir deneyim yaşatıyorsunuz. Bazen müşteriniz o deneyimin dışına çıkmak istemiyor onu evinde de yaşatmak istiyor. İşte bu an çok güzel bir andır. Bazen karşılaşabiliyoruz bir sofra hazırlıyorsunuz örtüsünden, mumuna, aynasından, şamdanına kadar müşteri almak istiyor. Bu deneyimi yaşaması için bazı kişilerin birçok yıllarını vermesi gerekebiliyor hele birde bu işi yapıyorsanız. İşte yıllarınızı verdiğiniz birikim ve deneyimlerinizin sonucunda ortaya güzel bir şey çıkınca ve müşteriniz bunu paylaşmak istediğinde satışa döndüğünde o işte ki başarınızın mutluluğuna daha fazla ne denebilir.

Fulya hanım dediğiniz gibi bu bir deneyim yılların bir birikimini sunmak ve paylaşmak bir marka olarak 260 yıllık bir geleneği sağlıyorsunuz.
Evet, Öncelikle o kaliteye o güzelliğe sizin ve takım arkadaşlarınızın inanması gerekir. O deneyimi yaşatabilmesi için. Eğer bunu sadece bir tabak olarak görüyorsak diyebiliriz ki oda tabak buda tabak. O zaman tabaktan öteye geçemezsiniz. Ben bir deneyim sağlıyorsam 260 yıllık bir geleneği sağlıyorsam Avusturya ve Macaristan İmparatorluğunun geçmişinden bahsedebiliyorsam, Titanic’den bahsedebiliyorsam, Prenses Diana’dan ve bunun yanında Dünyadaki pek çok kraliyet ailesinin sofralarını süsleyen hatta şu anda Cumhurbaşkanlığı masasından bahsedebiliyorsam bizim ürünümüz kişiselleşmiş bir ürün. Tabak her yerde bulunabilen bir şey önemli olan o duyguyu yaşatmak, sizi özel kılmak işte kıymetli olan da budur.

T.Türkün: Hissedersiniz evet, porselen ayrı bir şeydir onu ayrı seversiniz iki parçada olsa alırsınız. O bir tutku porselendeki gördüğü bir deseni detayı bir çay setini her şekilde almalıyım diye düşünen kişiler var.

Peki, bir ürününüz piyasadan kalkacak olsa…
F.Ulusoy: Eğer bir ürün tamamen piyasadan kalkacak ve bir daha üretilmeyecekse o ürünü ve takımı kullanan kişilerin listesi bizde mevcut olduğundan kullanıcılara bir yıl öncesinden haber verilir. Her hangi bir eksikleri var mı diye sorulur. Bundan sonrada üç yıl gibi bir süre stoklarımızda o ürüne ait parçalar bulunur temin edilir.

Serbest Çağrışım

Aşk – Kimyanın değişmesi
Bursa- Köklerim
Cennet – İnsanın kendisi
Dost – Yol Gösterici
Estetik – Kendine güven
Felaket – Kimsenin başına gelmesin.
Gizem - Merak
Hikâye –Herkesin bir hikâyesi var.
İnanç – Henüz görmediğiniz bir şeye inanmak
Jest – Eşimden beklerim
Kanun - Çiğnenmemeli
Lezzet – Herkese göre değişir
Makyaj – Her sabah güne başlamak
Nakit – Bugünlerde yok oldu.
Oyun - Eğlenceli
Özlem - Umut
Paylaşmak - Mutluluk
Rekabet – Başarıyı getirir.
Sofra- Özen göstermeli
Şarap – Akşam, şömine başı romantik
Tarz – Size özellik katıyor
Uyku – uyuyorum yeni bir güne başlamak için
Ümit – Hiç bitmesin
Vefa – Borcun varsa ödenmeli
Yalan – İşe yarayacaksa evet
Zarafet -  Herkes için değil

CONVERSATION

0 yorum:

Yorum Gönder

YUKARI
ÇIK